İnsanlık, tarihi boyunca belli devletlerin, imparatorlukların yönetimi altında yaşamını sürdürmüştür. Zaman zaman bu devletlerin karıştığı savaşlar, olaylar bazı topraklarda söz sahibi olmalarına olanak sağlamıştır. Söz sahibi olunan bu toprakları benimseme sürecinde küçük koloniler yerleştirilerek yerel halkın asimilasyonu hedeflenmiştir. Söz konusu bu asimilasyonda önem arz eden konulardan birkaçı da elbette kolonyal birliklerin siyasi, mimari, sosyolojik anlayışlarıdır. Zamanla değişen coğrafyaya yerel halk da uyum sağlamak zorunda bırakılmıştır. Mimariyi asimile etmek coğrafyayı değiştirmenin en önemli yollarından birisidir.

Zanzibar Mimarisi

Britanya’ya baktığımızda Herbert Baker ve Edwin Lutyens klasik tarzı canlandıran iki isimdi. 70 yılı aşkın süredir İngiltere’nin hakim olduğu Zanzibar topraklarında da 1900’lerde büyük ölçüde klasik tarzın hakim olduğu coğrafyada belirli binalarda Gotik canlanma da mevcuttu. Zanzibar’da ise mimari anlamda Britanya dilinin oluşmasında önemli bir mimar olan John Houston Sinclair adından bahsetmemiz gerekir. Sinclair, Richard Norman Shaw’ın eklektik tarzından etkilenerek, Mombasa Katedrali’nde üç yapraklı kemerleri üçlü gruplar halinde birleştirme, yükselip daralan kemer sıraları ve siperlikler gibi eklemeleri yaparak kendi eklektik tarzını geliştirmeye başladı.

Zanzibar Rezidans

Eklektik Saracenic tarzı benimseyen Sinclair, yeni bir saray inşa etmesi için görevlendirildi. Bu yapıda son derece eklektik bir mimari anlayış kullanan Sinclair, diğer binalarından daha fazla klasik özelliği burada kullanmıştır.

Binanın planı iki uzun cepheyi birleştirmekte ve cephenin simetrisi ve oranlarının klasik üslupta olduğu görülmektedir. Sinclair cephenin orta kısmında çok dilimli kemerler kullanarak girişin etrafındaki İyon sütun dizisini de destekler nitelikte bir tasarım yapmıştır. Güney ucuna dahil edilen kule de İngiliz kalesini anımsatarak Pitoresk bir kompozisyon yaratmıştır.

Güney uçtaki İngiliz kalesini anımsatan kule. Güney uçtaki İngiliz kalesini anımsatan kule.

Zanzibar Residence. Zanzibar Residence.

Beit al-Ajaib

Zanzibar sakinlerinin çoğunun bağlı olduğu İslam’ın İbadi mezhebi sadelikten yana olduğu için Zanzibar’daki Arap tüccarların sarayları da sadelikten uzak bir biçimde inşa ediliyordu. Ancak Sultan Barghash’ın Hint çağrışımı yapan verandaları ve saat kulesiyle Beit al-Ajaib’i inşa ederek bu geleneği bozduğu söylenebilir.

Beit al-Ajaib Beit al-Ajaib.

Zanzibar Postane Binası

Sinclair bu yapıda yine kendine özgü bir versiyon yaratarak klasik üslubun yanında verandalar gibi çevreye uygun öğeler kullanma özgürlüğü göstermiştir. Kıvrımlı bir İyon sütun dizisi ve birinci katta bir balkon, her iki yanında daha sade kanatlar bulunan yapıda her kanatta, İyonik yarım sütunlar ve pilasterler, zemin seviyesinde bir dizi kemerli pencereyi ayırmaktadır. Klasik forma sahip pencerelere eklenen panjurlar “tropikal klasisizm” yaratmada oldukça başarılı bir yöntem olarak göze çarpar. İlk inşa edildiğinde taş işçiliği açıkta bırakılan bina, geleneksel yapı malzemesi mercandan yapılan harç yerine kullanılan yöntem nedeniyle sağlamlık konusunda güven veriyordu.

Zanzibar Postane Binası Zanzibar Postane Binası

Kıbrıs Mimarisi

İngilizler Osmanlı’dan devraldığı Kıbrıs’ta; yönetmek, kolonize olanı ehlileştirmek, emperyal kurguları uygulamak gibi kavramlara yoğunlaşarak mimari anlamda bazı değişiklikler yapmışlardır. Koloni yerleşimini yerel yerleşimden farklılaştırarak öteki bir yerleşim alanı oluşturmuşlardır.

İngiliz Koloni Yönetimi Vali Konağı

Osmanlı döneminde hükümet konağı olarak kullanılan Luzinyan Sarayı’nı kullanım dışı bırakarak 1878 yılında İngiltere’den prefabrik ahşap bir hükümet konağı getirtmişlerdir. Konak ve komiser konutunda gösterişsiz, ihtiyaca yönelik bir tasarım mevcuttu. Mevcut çevreden farklı konumda ve üslupta olması koloni yönetiminin karakterini ortaya koymaktaydı. Dönüşen toplumda mevcut örneklerden ayrılan bina yatay bir cepheye sahip olması nedeniyle oldukça alçak konumlanıyordu. Ancak girişi tam ortaya konumlandırılmış binada simetrik düzen mevcuttu. Ayrıca İngiliz idaresiyle birlikte görülen dik eğimli çatı bu yapıdan sonra sık sık kullanılmıştır.

Koloni Yönetimi Prefabrik Komiser Konutu Koloni Yönetimi Prefabrik Komiser Konutu

Ancak 1931 yılında Kıbrıslı yerli halk tarafından çıkan isyanda yakılmıştır. Koloni yönetimi yeni vali konağı ve konutu inşa ettirmeye karar vermişlerdir. Bu inşa sırasında koloni yönetimi tarafından istenen; Kıbrıslı otantik öğelerle bir form yaratmak fikri soru işaretleri oluşturmuştur. Luzinyan, Venedik, Osmanlı, Yeni İngiliz formu. Burada oluşturulmak istenen kurgu o dönem için bir kolonyaller eklektiği olarak açıklanabilirdi.

Lefkoşa Vali Konağı strüktürel plan ve cephe çizimi Lefkoşa Vali Konağı strüktürel plan ve cephe çizimi
Lefkoşa Vali Konağı’nda bulunan İngiliz Kraliyet arması.
Lefkoşa Vali Konağı’nda bulunan İngiliz Kraliyet arması.

Öncü Birlikler İçin Kışla

Mimar William Williams’ın tasarladığı kışla Lefkoşa’nın güneybatısındaki en erken yapı özelliğini taşımaktadır. Tekrar eden odaların veranda ile bağlanmasıyla iki L biçimindeki kütleden oluşur. İki katlı bir yığma yapı olan kışla, verandaları örten çatısıyla prestijden uzak işlevsel bir mekan sunmaktadır.

Öncü Birlikler İçin Tasarlanan Kışla
Öncü Birlikler İçin Tasarlanan Kışla


William Williams’ın yine öncü birlikler için tasarladığı ofis ve yardımcı binalarla birlikte hastane yapısına bakıldığında bu kışla ile benzer nitelikler taşıdığını görmekteyiz. Ayrıca öncü birlikler için bu hızlı, işlevsel tasarımlara baktığımızda koloni yönetiminin bunu bir acil ihtiyaç olarak gördüğü çıkarımını yapabiliriz.

Kışla plan ve cephe çizimi Kışla plan ve cephe çizimi

Larnaka Konak Binası

İngiliz koloni yönetiminde yine Osmanlı döneminden kalan “konak” isimli yapılar inşa edilmekteydi. Larnaka Konak Binası da erken dönem sömürü mimarisinin temsili açısından önemli bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Geri çekilmiş giriş bölümü ve her iki tarafta öne çıkan üçgen alınlıklı çatı bitişiyle simetrik bir düzene sahiptir. Pencereler 1x2 oranında düşey dikdörtgen biçimi, taş söveleri ve panjurlarıyla sömürge mimarisinin karakterini tam anlamıyla yansıtmaktadır.

Konak binası ve üçgen çatı bitimleri. Konak binası ve üçgen çatı bitimleri.

Lefkoşa Konak Binası

Çeşitli önerilerin reddedilmesi sonucunda William Williams’ın önerisi revize edilerek uygulanmaya uygun görülmüştür. Yapıda yine diğer yapılarda olduğu gibi yarı açık verandalar bulunmaktadır. Bu verandalar çizgisel bir referansla yerleştirilen odaları sarmakta ve ahşap taşıyıcılardan destek almaktadır. Dik eğimli çatı ve ahşap korkuluk kullanımı erken sömürge dönemi mimarisini niteleyen özellikler olarak öne çıkmaktadır. Planda ve ön cephedeki simetrik yaklaşım ve kesme taş kullanımı resmi kimlik oluşturma çabası olarak sayılabilir.

Lefkoşa Konak BinasıLefkoşa Konak Binası

Lefkoşa Konak Binası Lefkoşa Konak Binası

Konak kullanıma açıldıktan 10 yıl sonra artan ihtiyaç nedeniyle binanın doğu ve batı yönüne yine aynı üslupla iki kanat eklenmiştir.

Lefkoşa Merkez Posta Binası

Konak binasının tam karşısına inşa edilen posta binası anıtsal bir özellik taşımaktadır. Yarı açık veranda ile geriye çekilmiş giriş bölümü, yapı malzemesinde kullanılan kesme taş, iki kat devam eden korint başlıklı sütunların vurgusu da bu anıtsal özelliği güçlendirmektedir.

Lefkoşa Merkez Posta Binası Lefkoşa Merkez Posta Binası

İngiltere’den gönderilen vali konutu dışındaki yapılarda genel olarak yerel teknik, malzeme ve mimari elemanların kullanıldığı eklektik bir mimari üslup tercih edilmiştir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki İngiliz memurlar için tasarlanan memur konutları birçok farklı şekilde tasarlanmış ve uygulanmıştır. Bu projeler Kıbrıs’ta seri üretim mantığıyla üretilen ilk örneklerdir.

Betonarme Kullanımı

İngiliz idaresinde bulunan Kıbrıs’ta 20. yüzyılın birinci çeyreğinden sonra kullanılan betonarme yerel mimarların benimsemesiyle adada yaygınlaşmıştır. Mimar Theodoros Fotiadis tasarladığı konutta taş işçiliğiyle beraber betonarme kullanmış, bu yapı da kayıtlara ilk betonarme kullanımı olarak geçmiştir.

İsrail’in Filistin Mimarisine Etkisi

Osmanlı döneminden kalma mimariyi zengin bir kültür mirası olarak değerlendirebiliriz. Çünkü herkes tarafından kabul edilen mimarinin Filistin tarihinin büyük bölümlerine tanıklık ettiği anlayışı İsrail yönetiminden sonra değişmiştir. İsrail kolonilerinin yerleşmesiyle sömürünün bir parçası olarak mimari anlayışta bazı değişiklikler yapılmıştır. Hatta koloniler tarafından işlevleri dışında kullanılan tarihi yapılar da mevcuttur.

İsrail Filistin’e yerleştikten sonra kendilerini kanıtlayacak alternatif bir mimari tarz arayışına girmişlerdir. Bu mimari; Musevilikten, kutsal kitaplarından kopuk olmamalı ve gelişmiş dünya devletleri arasında kendini göstermeliydi. Buna en uygun mimari Avrupa mimarisi yeni alternatif olarak görülüp mimarlarını bu yönelişe hizmet etmek için hazır hale getirmişlerdir.

Bu bakımdan İsrail’de kullanılan mimari tutumlar üç şekilde açıklanabilir: Birincisi; Filistin’in köy ve bölgelerinde üzerinde kurulan Avrupa mimarisinin aynısının inşa edildiği büyük şehirler ortaya çıktı. Tel Aviv buna en doğru örnek olacaktır.

İkincisi; Tarihi kentlerle ilgili İsrail tarafından çıkarılan kanunlarla doğrudan alakalıdır. Gizlenip yok edilmesi mümkün olmayan yerler denebilir. Örneğin; Kudüs, Hayfa, Akka.

Üçüncüsü; 1967’den sonra yaygınlaşan yeni yerleşim birimlerinin inşasıdır. Örneğin; Ma’ale Adumim.

Tel Aviv 1909 senesinde Yafa şehrine yakın bina ve köylerin enkazı üzerine kurulmuştur. Şehir plancısı Sir Patrick Geddes, modern organik planlama ilkelerini (the modern organic planning principles) kullanarak Tel Aviv’de modern mimariden oluşan bir yapı kompleksi ortaya çıkartmıştır. Yeni bir üslupla, farklı bir coğrafyada.

Modern üslupla planlanan Tel Aviv şehir merkezi. Modern üslupla planlanan Tel Aviv şehir merkezi.

John Jourden, "Apparatus of Capture - Architecture in Israel-Palestine, 60 Years On" başlığıyla yazdığı makalesinde İsrail'de ve özellikle Tel Aviv'deki Beyazşehir'de kullanılan mimari yapıyı anlatıyor ve şöyle diyordu:

Bu şekilde ortaya çıkmasının asıl sebebi şudur: İngilizler, onun 1930'lu yılların ortalarında bir sömürge şehri olmasını istediler. (Colonial 'mandate' by the UK) Cesur, dikkat çekici ve alışılmış dışı bir şekilde ortaya çıkmalıydı. Diğer bir sebep de, Batı'nın ve İsrail'in, gezgin (bedevi) mimarisi diye adlandırdıkları Arap Mimari'sine düşük bir gözle bakılmasıdır. Bu tarz, " uğursuz, faşist ve adi " olması itibariyle kabul görmüyordu. Bunun için geleneksel mimari yapı atılıp pervasızca modern bir mimari yapıya bağlanıldı. Şimdi Tel Aviv, Bauhaus tarzı binlerce binayı (yaklaşık 4000 bina) içine almaktadır. Bu yapıların sınıflandırılması, Unesco'nun Dünya Mirası Listesi'nde yapılmıştır. (akt.Khalilia, 2014)

Tel Aviv’de tasarlanan modern bir yapı. Tel Aviv’de tasarlanan modern bir yapı.

"Erich Mendelsohn-Style" tarzının, uzayıp giden pencerelerde "ribbon windows" hal ve binaların kompleksinde defalarca kullanıldığını görüyoruz. Örneğin kavisli balkonlarda bu ortaya çıkmaktadır. Camdan geniĢ alanların kullanılmasından vazgeçilmiĢ, yerini parmaklıklar ve güneĢ engelleyiciler (brise-soleil) almıĢtır. Yine birçok binada, evin ısınması için merdivenler kısmında "thermometer staircases" cam kullanılmıĢtır. Bundan dolayı açık ve net bir Ģekilde görülmektedir ki, oradaki mimarlarda, Paul Scheerbart'ın dediği gibi, yeni cam kültürüne bir bağlılık mevcuttur. (Nahoum Cohen, 2003, Akt.Khalilia, 2014)

Ancak bu yaklaşımın coğrafya iklimine zıt olduğunu görmekteyiz.

Kudüs’te bir İsrail müzesi. Mimari diline bakıldığında yerel Filistin kentlerinin diliyle benzer bir görüntü çizmektedir. Kudüs’te bir İsrail müzesi. Mimari diline bakıldığında yerel Filistin kentlerinin diliyle benzer bir görüntü çizmektedir.

Ma’ale Adumim yerleşkesinde yine benzer dil mevcuttur. Filistin mimari unsurlarını İsrail’in kendi öğeleriyle yeniden yorumladığını görebiliriz. Ma’ale Adumim yerleşkesinde yine benzer dil mevcuttur. Filistin mimari unsurlarını İsrail’in kendi öğeleriyle yeniden yorumladığını görebiliriz.

Tarih boyunca devletlerin iz bırakma yarışının tam ortasında yaşamımızı sürdürüyoruz. Bu yaşama mimari bağlamda bakıldığında ise mekan olarak tanımlaması yapılabilen her yer bir iz bırakmakta. Buna bağlı olarak devletlerin ve imparatorlukların bu iz bırakma amacını, imparatorluğun ölümünden sonra bile etki edeceği düşüncesiyle, yerel halkı kolonize etmedeki en önemli etken olan mimariyle mümkün kılmaktadır.

   
        Khalilia, Ahmad (2014), Günümüz Filistin Mimarisine İsrail Etkisi, Doktora Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

        Öze, Erhan (2011), 1878-1958 Kıbrıs Koloni Mimarlığı, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik
        
        Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
        
        Tozan, Asu (2008), Bir Sömürge Modernleşme Örneği Olarak Kıbrıs’ta Kent Ve Mimarlık (1878-1960), Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
        
        http://www.zanzibarhistory.org/Historic-Photographers
        
        https://www.archnet.org/authorities/2836
        
        https://journals.openedition.org/eastafrica/327?lang=en
        
        https://www.gazette.one/colonial-architecture-in-the-middle-east/
        
        https://colonialarchitecture.eu/
      

Sponsorlarımız

👑 Vezir Sponsorları:
♟ Piyon Sponsorları:
Sponsorumuz Olun ↗

Bu makale tarihinde Piyon Dergi Sayı: 06 altında Şura Bulut tarafından yazılmıştır. Sayının devamını aşağı kaydırararak okuyabilirsiniz. Üst menüden diğer sayılarımızı okuyabilir, buraya tıklayarak anasayfaya dönebilir veya alt bölümdeki formu doldurarak dergimize abone olabilirsiniz.

Paylaş:

Piyon Mailde İllustrasyon
Dergimize Abone Olun
Yeni Sayıları Mailinize Gönderelim

Ücretsizdir.